Duyarlılık
DUYARLILIK
Dünya ayakta. Protestolar, eylemler dünyanın her bir köşesinde. Bir avuç Gazze, dünyanın uyanmasını sağladı.
“Schindler’in Listesi”, “Hayat Güzeldir “ ve nice Nazi Soykırımını anlatan filmlerle ağladık kahrolduk. Hatta bu filmlere “En iyi Oscar” ödülü de verildi. Oyuncusundan senaryosuna dekorasyonuna… rekor sayıda ödül.
Nazi Soykırımından kurtulan Yahudiler 1947 yılında Filistin’e gelerek “ Almanlar, ailelerimizi yuvalarımızı yok etti. Siz de umutlarımızı yok etmeyin “ pankartıyla Filistin’e sığındı. Her Filistinli aile birer ikişer üçer Yahudiyi evine aldı misafir etti. Ne tuhaf değil mi o soykırıma uğrayan Yahudiler, o gün sığındıkları Filistinlilere bugün kendi soykırımlarını uyguluyor. Elbette ki tüm Yahudileri bu kategoriye alamayız çünkü bazı Yahudiler ellerinde Filistin Bayrağı ile “ Filistin’e özgürlük “ çağrısı yapıyor.
Dünyadaki protestoların ve eylemlerin yanında boykotlar da ses getiriyor. İçecek markasından temizlik markasına giyim markasına çok ciddi boykotlar var. “Elimden bir şey gelmiyor en azından kahvesini içmeyeceğim, hamburgerini yemeyeceğim vs” diyen sizlere ne mutlu. Çünkü insansınız.…Kahrediyor görüntüler. Poşetlerde evladının cesedini taşıyan baba, , şoka girmiş çocuklar, bombalanan hastaneler… Dünyanın gözü önünde soykırım yaşanıyor.
İçi içine sığmayan Gazzeyle kahrolan bir bayan dalıyor Cafeye ve gençlere sesleniyor. “Nasıl içebiliyorsunuz o kahveyi , çocuklar ölüyor, masumlar ölüyor. Hiç mi vicdanınız yok” orada ki genç cevap veriyor. “ Ne duruyorsun gitsene Filistin’e” “Burası Müslüman değil…” gibi dünyadan bir haber; duyarsız umarsız ukala cümleler… Müslümanlıkla dinle alakalı değil ki vicdan. “ Merhamet masum olduğu için her kalbe misafir olmaz” demiş İbn Haldun.
Dünyayı “Filistin’e özgürlük” çağrıları kaplamışken bu bir gurup gencin söylemleri çok çok acı.
Vicdan, insana bahşedilmiş en onurlu en güzel duygu. İnsanı insan yapan. Ne din arar, ne dil arar, ne ırk ne mezhep. Sadece insan kalbi arar.
Vietnam savaşı sırasında bir adam her gece elinde tek bir protesto mumuyla Beyaz Saray’ın önünde duruyordu. Bir gece bir muhabir ona yaklaştı ve sordu: “Efendim, bu protestonuzun gerçekten bir şeyleri değiştireceğine inanıyor musunuz? Adam şöyle cevap verdi “ buraya kimseyi değiştirmeye gelmiyorum. Onlar beni değiştirmesinler diye geliyorum.
İnsanı delirten bu düzenli çıldırtıcı saldırıların insanlığımı yıpratmasına izin vermeyeceğim. Bana düşen küçük görevi yapmaya devam edeceğim.
İnsan kalmak, farkında, yumuşak ve merhametli kalmak.
Böylece dünya insanlığımı yıpratamasın.”
Harika bir yazı olmuş Ayşe Hanım. Umarım çok kişinin ve hatta bu zulmü uygulayanların kalbine vicdan uğrar.
Harika bir yazı. Yüreğinize sağlık